Yeni Annelerde Sosyal Medya Kullanımı ve Etkileri
Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya kanalları hayatımızın vazgeçilmez parçası haline geldi. Dünyada milyonlarca kişi sosyal medya üzerinden yeni kişilerle tanışıyor ve sevdikleriyle iletişim kuruyor. Peki yeni çocuk sahibi olan anneler, diğer annelerin sosyal medyada paylaştığı mesaj ve fotoğraflardan nasıl etkileniyor? Facebook kullanan Amerikalı 704 anne ile yapılan bir çalışmada Facebook kullanım sıklığı ve süresi ile hayat doyumu, depresif belirtiler ve ebeveynlik becerileri arasındaki ilişki incelenmiş. Sık Facebook kullanan annelerin, kendilerini diğer annelerle daha sık karşılaştırdığı ve kendi ebevenylik becerilerini diğer annelere göre kısıtlı bulduğu ortaya çıkmış. Annelerin, “Herkes için annelik ne kadar da kolay, ben neden zorlanıyorum?” diye sorguladığı, bu nedenle daha depresif olabildikleri görülmüş. Hayat doyumu ve sosyal karşılaştırma arasında ise bir ilişki bulunmamış. Araştırmacılar, yeni çocuk sahibi olan annelerin ebeveynliğe geçiş döneminde yaşadıkları zorluklarla başa çıkmak adına daha sık sosyal medya kullanıyor olabileceğinin altını çiziyor. Bulgulara bakılırsa sosyal medya kullanımı annelere ‘mükemmel anne olamadıkları’ mesajını vererek daha kötü hissettirebiliyor.
Akılcı Olmayan İnançlar İlişki Doyumunu Etkiliyor Türkiye’de genç çiftlerin ilişki doyumları farklı düşünmekle azalıyor, aşırı beklentilerle artıyor. Hatay’da devlet üniversitesinde flört, sözlü veya nişanlı olan 299 öğrenciyle yapılan araştırmada Akılcı Olmayan İnançlar’ın bir altboyutu olan Farklı Düşünme’nin ilişki doyumunu azalttığı görülmüştür. Bireyler durumlara benzer tepkiler vermemesinin ilişkide anlaşmazlıklara yol açabileceği ve ilişkideki doyumu azaltacağına yönelik bir inanış vardır. Diğer bir deyişle katılımcılara göre “Anlaşmazlık yıkıcıdır”. İlişkileri boyunca her konuda aynı fikirde olma istekleri bireyleri birbirlerini değiştirme çabasına itebilmektedir. İlişki doyumunu etkileyen diğer bir inanç ise “Aşırı Beklentiler”dir. “Birbirimizin bütün ihtiyaçlarını karşılamalıyız”, “her şeyi beraber yapmalıyız”, “her zaman birbirimize açık olmalıyız” gibi aşırı beklentilerin ilginç bir şekilde ilişki doyumunu artırdığı bulunmuştur. Bu sonuç, Türk kültürü gibi toplumcu kültürlerde insanların bireyselleşmesinden çok bir kişiye bağımlı olmasına verilen önemle açıklanmıştır.
Romantik İlişkilerde Müdahaleci Ebeveynliğin Rolü Genç yetişkinlik, romantik ilişkilerin bireylerin hayatında daha kalıcı bir yer edindiği dönemdir. Romantik ilişki içerisinde, kendi benlik algımızı bireysel sınırların ötesine genişleterek “ilişkiyi” de benlik algımızın bir parçası haline getirir ve bir “çift kimliği” (couple identity) oluştururuz. Her ilişkide zaman zaman zorlu ve stresli dönemler yaşanır. Çiftlerin ilişkilerinde tehdit hissettiği bu anlarda ise, çift kimliklerini korumak için çabaladığını görürüz; çünkü güçlü bir çift kimliğine sahip olmak özellikle ilişkisel bir stres unsuruyla karşılaştığımızda bireysel olarak bizi de iyi hissettiren bir faktördür. Ancak ne yazık ki güçlü bir çift kimliği oluşturmak her zaman kolay olmayabilir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, çift olma süreçlerini partnerlerin kök aileleriyle olan ilişkilerini de göz önüne alarak incelemekte. Ebeveynlerimizle olan ilişkimizin genç yetişkinlikte güçlü bir çift kimliği oluşumuna nasıl bir etkisi olduğunu merak eden Manzi ve ark (2015), çift kimliğimizi anlamlandırmak için partnerimizle olan ilişkimizin ötesinde bir ilişki üzerine bizi düşündürüyor. Araştırmaya göre, partnerlerin birbirlerine olan bağlılıklarından bağımsız olarak, çift kimliğinin çiftin ilişkisinin dışında bir faktörden etkilendiği görülmüş: Müdahaleci Ebeveynlik. Hatta müdahaleci ebeveyn davranışlarının genç yetişkinlerin güçlü bir çift kimliği oluşumunu engelleyici bir etkiye sahip olduğu bulunmuş. Buna göre, ebeveynlerinin aşırı kontrol ve müdahale eden tutum ve davranışlarıyla kısıtlanmış hisseden çocuklar, ilerleyen dönemlerde kendi benlik algılarını genişletmekte zorlanmakta ve etkileri de çift ilişkilerine yansımakta. Güçlü bir çift kimliğine sahip olmak ile sağlıklı bir ilişkiye sahip olma arasındaki ilişki bilindiğinden, çiftler ile yapılan önleyici çalışmalarda da çiftlerin kök aileleriyle olan ilişkilerinin romantik ilişkilerinin gelişimine olan etkilerinden de konuşmalarının önemli olduğundan bahsediliyor.
http://www.sciencedirect.com/…/article/pii/S0747563216309104
Çeviren: Gizem Erdem
